Hamilelik her anne adayında büyük heyecanlar uyandıran değerli bir dönemdir. Bebek sahibi olacak olmak, anne adayını fiziksel olduğu kadar psikolojik olarak da etkiler. Hamilelik sırasında inişli çıkışlı duygular yaşanması beklenen bir durumdur ancak bazen bu duygulara hazırlıksız yakalanılabilir. Bazı anneler bebeğin her hareketinde sevinç hisseder, kendi vücutları içerisinde gelişen yaşam onları heyecanlandırır. Bazı anneler içinse hamilelik zordur; şiddetli yorgunluk, ruh hali değişiklikleri ve endişeler baş gösterebildiği için anne rahatlayamayabilir. Eğer siz de gebelikte kaygı bozukluğu yaşayan bir anne adayıysanız süreç içerisinde düşüncelerinizin kontrolden çıktığını, evdeki ilişkilerinizin etkilendiğini ve hayata yaklaşımınızın değiştiğini fark edebilirsiniz. Peki hamilelikte yaşanan kaygı problemi nasıl çözülür? Bu kaygının olası sebeplerini ve tedavi yollarını bu içeriğimizde endişelerinin önüne geçemeyen anne adayları için derledik.
Kaygı, tehlike veya tehdit hissi yarattığı hissedilen durumlara karşı ortaya çıkan duygusal, davranışsal ve fiziksel değişimler bütünüdür. Düşük seviyede kaygı, olası olumsuz durumlara karşı vücudun yaptığı psikolojik hazırlıktır. Ancak yüksek seviyede kaygı günlük yaşantıyı engelleyecek bir raddeye ulaşabilir. Bünyenin strese karşı verdiği tepki normalden fazlaysa ve gerçek bir tehdit yokken bile meydana gelir haldeyse bir sorun teşkil eder.
Hamilelikte kaygı sorunları, her 10 anne adayının en az 1’inde rastlanan yaygın bir durumdur. Hamilelik süreci, ilk anından itibaren anne adayının vücudunda yüzlerce hormonal değişikliğe sebep olur. Bu nedenle gebelik döneminde yükselen düzeylerde kaygı hissediyor olmak oldukça normal karşılanabilecek bir durumdur. Her anne kendi duygularını gözlemleyerek kaygının gebeliği olumsuz etkileyip etkilemiyor olduğunu tahmin edebilir. Eğer anne bu süreç içerisinde kendini çok yüksek derecede kaygı hatta panik ataklar içerisinde buluyorsa yardım almaktan çekinmemelidir.
Hamilelik sırasında yaşanan hormonal değişiklikler, daha önce yaşanan sıkıntılı düşükler ve uyku güçlükleri anne adaylarında kaygıya yol açabilir. Ayrıca bebeğin sağlığı, doğum süreci ve aileye yeni bir üye ekleniyor olmasının mali sorumluluğu konusunda endişeler ortaya çıkabilir. Tüm bu endişelerin normal olduğunu unutmamak çok önemlidir.
Kaygı çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir. Bu sebepler kişiden kişiye farklılık göstermektedir. Kaygıya sebep olabilecek faktörler kişinin biyolojik yapısını, genlerini, tepkilerini ve mizacını kapsamaktadır. Yaşam boyu karşı karşıya kalınmış travmatik deneyimler, ilişkiler, hayat standartları ve ekonomik durum gibi çevresel unsurlar da kaygı seviyesini etkileyebilir. Ayrıca geçmiş olaylardan öğrenilen alışkanlıklar, inançlar ve davranışlar da kaygıyı tetikleyebilecek sebepler arasında gösterilebilir. Anne adayları bazen kaygılarının kesin nedenini anlamakta zorlansalar da vücutlarının tepkilerini anlamayı ve etkili bir şekilde yönetmeyi öğrenebilirler. Bu sayede gebelik döneminde stres seviyeleri azalır ve hem anne hem bebek için daha sağlıklı bir ruh hali izlenebilir.
Hamilelikte yaşanan kaygıların yaygın sebeplerinden birisi, annenin bebeğine uygun bir ebeveyn olup olamayacağını düşünüyor olması yönündedir. Bebeğe yeterli ilgiyi gösterme ve onunla etkili bir şekilde iletişim kurma yetenekleri konusunda endişeler ortaya çıkabilir. Doğum sonrasında bebeğin hayata dahil olmasıyla beraber yeni yaşam biçimine uyum sağlama konusunda kaygılar yaşandığı yaygın şekilde görülebilmektedir.
Gebelik döneminde kaygıya yol açabilecek durumların arasında doğum esnasında ve ardındaki süreçte bebeğin sağlığına ilişkin endişelerin belirmesi de vardır. Ek olarak, hamile anneler sütlerinin gelmeyeceğinden ve bebeklerini yeterli besleyemeyeceklerinden endişelenebilirler. Doğum sürecinde çok büyük ağrılar yaşanacağı beklentisi de oldukça yaygın bir korkudur.
Anne adaylarının kaygı seviyesini yükseltebilecek bir diğer endişe ise, çekiciliğini kaybetme korkusudur. Vücudun, gebeliğin her döneminde değişimler geçirmesi anne adayının güzellik algısı sebebiyle olumsuz düşüncelere kapılmasına sebep olabilir. Doğum sonrasında eski güzelliğin kalmayacağı düşünüldüğü gibi doğum kilolarını verip verememe meselesi de oldukça sık karşılaşılan bir kaygıdır. Son olarak doğumdan sonra eşiyle ilişkisinin devam edeceğine dair korkuların ortaya çıkabildiği görülmüştür.
Günlük hayatımızdaki bazı şeyler hakkında endişelenmek veya kaygılanmak normaldir. Hatta kaygı ve endişe benzeri duyguların hissediliyor olması, sağlıklı bir psikolojiyi gösteren durumlardan sayılabilir. Kaygı bozukluğu ise kaygı seviyelerinin gözlemlenmesi beklenen düzeyin çok altında veya çok üstünde olmasıyla ortaya çıkan olumsuz bir durumdur.
Kaygının ortalama düzeylerde gözlemlenemiyor olması vücutta da bazı tepkiler ortaya çıkmasına sebep olabilir. Ortaya çıkan bu fiziksel durumlar, aşırı duygular, yoğun düşünceler yüksek derecelerde seyreder vaziyete geldiğinde anne gündelik hayatında zorlanmaya başlayabilir.
Hamilelik döneminde kaygı bozukluğunun zararları bu noktada gözlemlenir. Kontrol edilemeyen düşünce ve duygular sürekli olumsuz bir ruh hali yaratarak annenin sosyal çevresine karşı olumsuz bir tavır benimsemesine sebep olabilir. Daha ileri derecelerde aşırı yüksek kaygı seviyeleri bedensel duyumlar oluşturarak baş ağrısı ve mide bulantısı gibi semptomların gözlemlenmesine sebep olabilir. Bedenin kaygıyı fiziksel şekilde dışa vuruyor olması günlük aktivitelerin yapılabilir olmasına engel bile olabilir. Ancak bu kadar yüksek derecede kaygının oldukça nadir olduğunu hatırlamakta fayda var.
Hamilelik sırasındaki kaygı problemlerinin anne adayının duyguları üzerindeki etkisi yoğunlukla korku, gerginlik, kaygı, üzüntü ve mutsuzluk duygularını içerir. Kaygı bozukluğunun davranışları etkileyişi kaçınmacı, huzursuz ve aceleci ruh halleri ortaya çıkarabilir. Aşırı kaygı fiziksel boyuta ulaşacak olursa olarak kas gerginliği, nefes darlığı, çarpıntı, terleme ve titreme görülebilir. Düşünceler açısından yaygın olanlar arasında "Bunun üstesinden gelemem", "İyi bir anne olmayabilirim" ve "Ya … olursa?" cümleleri vardır. Endişelerin sürekli hale gelmesi panik atağa sebep olabilir.
Hamilelik sırasındaki anksiyete bozukluklarında ayrıca sürekli yanlış anlaşıldığını hissetme, kontrolün her zaman elde olması gerektiğine inanma ve kaygının yanlış bir duygu olduğunu hissetme yer alabilir. Bu tip düşünceler anne adayının geçmiş hayat deneyimlerine ve kişiliğine göre değişim gösterir. Ayrıca annenin ilişkilere yaklaşımı gergin hale gelebilir, anne sosyal etkileşimlerden kaçınılabilir ve tartışmaya meyilli bir vaziyet alabilir.
Anne adayının psikolojik dalgalanmaların gebelik sürecinin doğal bir parçası olduğunu kabul etmesi gerekir. Sevinç, üzüntü, kaygı, heyecan, umut ve yalnızlık gibi zıt duygular arasındaki dalgalanmaların geçici olduğunun bilincinde olmak sakinleşebilmeye yardımcı olur. Unutulmamalıdır ki hamile anne ne kadar sakin ve sakin hissederse bebeğin de o kadar rahat olur.
Gebelikte eğitim seviyesinin düşük olması, mutsuz evlilik hayatı, prenatal stresörler, bebek için gerekli medikal koşulların bulunmaması, olumsuz yaşam koşulları, gebenin ailesiyle alakalı problemli ilişkiler, gebelik döneminde kaygı bozukluklarının ortaya çıkma ihtimalini arttırmaktadır.
Bu tip dış etkenler, hamilelikte kaygı sorunlarını tetikler. Ancak kaygı bozukluğunun hamilelik döneminde yüksek seviyede seyrettiği gözlemlenmiş bazı belli gruplar mevcuttur. Annenin ailesinde anksiyete bozuklukları veya panik atak öyküsü olması, annenin anksiyete, panik atak veya depresyon geçmişi olması, geçirilmiş travmalar, bazı bağımlılık yapıcı maddelerin kullanımı ve günlük yaşamda aktif olarak aşırı stres yaşanması hamilelikte kaygı bozukluklarının görülme olasılığını arttıran durumlardır.
Kaygının anne adayı üzerinde yaratabileceği potansiyel etkiler düzenli gözlemlenmelidir. Gebelik sürecinin anne tarafından rahat geçirilmesi sağlık açısından en ideal olan durumdur. Kaygının normal düzey üzerinde seyretmesi durumunda kadın doğum ile görüşüp psikolog veya psikiyatrist desteği alınabilir. Kaygı bozukluğu ile ilgili herhangi bir teşhis, ancak ve ancak alanında uzman olan doktorlar tarafından konulabilir. Hamilelik döneminde kaygıyla başa çıkmak zor olabilir ancak sağlık sektöründeki her personelin hem anne hem de bebeğin gebelik dönemini en rahat şekilde geçirmelerini sağlamak adına uğraşmaya hazır olduğu unutulmamalıdır.
Antidepresanlar kaygı bozuklukları tedavisinde etkilidir ancak hamilelikte kullanılması uygun olmayabilir. Kaygının şiddetli olduğu ve tedavi edilemediği durumlarda anne adaylarının ve bebeklerinin sağlığı risk altına girebilir. Bu durumlar ilaç tedavisini zorunlu hale getirebilir. İlaç alma kararı bir doktora danışılarak verilmeli ve reçete edilen ilaçlar doktorun yönergelerine uygun şekilde alınmalıdır.
Bilişsel Davranışçı Terapinin (BDT) anksiyete bozukluklarının tedavisinde etkili olduğu kanıtlanmıştır ve bu dönemde sevdiklerinizden destek almak çok önemlidir. Duyguları bir yakınla paylaşmak rahatlık sağlayabilir ve kaygıların katlanarak artmasını engelleyebilir. Stresi ve kaygıyı azaltan faaliyetlerde bulunmak da tavsiye edilir.
Risklerin ve belirsizliklerin herkes için hayatın bir parçası olduğunu ve bunların gündelik yaşamı ele geçirmesine izin vermenin zararlı olabileceğini unutmamak önemlidir. Hamilelik, her ne kadar zorlukları olsa da tadının çıkarılması gereken özel bir dönemdir. Bu dönemin bebek ve anne için iyi geçmesini sağlamak amacıyla uzmanlar tarafından uygun görülen tedaviye bağlı kalmak gerekmektedir.
Anne adayının kendini sürekli bir stres ve kaygı hali içerisinde bulması gebelik sürecinin tümünü etkiler. Bu durum yüzünden baş ağrıları, kalp çarpıntıları ve mide bulantıları gibi ağır belirtilerle karşılaşmak mümkündür. Hamilelik dönemi ile ilgili yapılan araştırmalar annenin genel ruh halinin, bebeğin gelişimini de etkileyebileceğini göstermektedir. Bu sebeple gebelikte kaygıyı doğru tanımlamak ve yönetmek gerekmektedir. Gebelik döneminde pek çok annenin karşı karşıya kaldığı kaygı problemini azaltabilmek için çeşitli yöntemler mevcuttur.
Hamileliğiniz sırasında yüksek düzeyde kaygı yaşıyorsanız, güvendiğiniz bir bireyle bu kaygıları paylaşabilmek size iyi gelecektir. Partneriniz, güvendiğiniz bir arkadaşınız ya da bir aile üyeniz size ihtiyacınız olan desteği sunabilir. Duygularınızı ve endişelerinizi açık şekilde ifade edebilmek, bunların günlük rutininizi olumsuz etkilemesini engelleyebilir. Ek olarak doktorunuza danışabilir ve özellikle hamile kadınlarda kaygı tedavisinde uzmanlaşmış bir terapiste yönlendirme talebinde bulunabilirsiniz.
Eğer aşırı kaygı kaynaklı anksiyete belirtileri yaşıyorsanız tereddüt etmeden doktorunuza bilgi vermeniz önemlidir. Bu sayede doktorunuz bazı testler yaparak gerekli görüldüğü durumda sizi bir psikiyatriste yönlendirebilir. Bir psikiyatristten rehberlik alma ve potansiyel olarak ilaç alma düşüncesi başta sizi korkutabilir. Ancak hamilelik sırasında kullanım için güvenli olan bir dizi tedavi seçeneğinin mevcut olduğunu unutmamak gerekir. Ayrıca günümüzde kaygı bozuklukları tedavileri sadece ilaç odaklı değildir. Bu tedaviler aynı zamanda çeşitli psikoterapi tekniklerini de kapsamaktadır.
Stresi ve kaygıyı azaltmaya yardımcı olacak aktivitelere katılmak sizin için faydalı bir yöntem olabilir. Fiziksel egzersiz, beyninizde doğal ağrı kesici görevi gören endorfinlerin vücudunuzda salınmasına yardımcı olur. Kaygıyla başa çıkabilmek için yürümek, koşmak veya yoga yapmak gibi herhangi bir hareketi günlük hayata dahil etmek uzmanlar tarafından en çok önerilen yöntemlerdendir.
Vücudunuzu harekete geçiren her türlü aktivite faydalı olabilir. Araştırmalar, beş dakika kadar kısa bir süre aerobik egzersiz yapmanın bile olumlu etkileri olabileceğini göstermiştir. Ancak hamileyken yeni bir egzersiz rutinine başlamadan önce doktorunuza danışmanız önemlidir.
Fiziksel sağlığınıza fayda sağlayacak aktivitelere öncelik vermenin yanı sıra, zihinsel sağlığınızı destekleyecek aktiviteleri de günlük rutinlerinizin arasına yerleştirmek de önemlidir. Meditasyon, nefes egzersizleri ve masaj terapisi gibi uygulamalara katılmanın hem zihniniz hem de bedeniniz üzerinde olumlu etkisi olabilir. Evinizin dışında bu aktivitelere zaman bulmakta zorlanıyorsanız bunları kendi alanınızın rahatlığında uygulamaya çalışabilirsiniz. Örneğin, kendinizi en rahat hissettiğiniz zaman ve yerde meditasyon yapma esnekliğine sahip olmak için telefonunuza meditasyon uygulamaları yükleyebilirsiniz.
Resim yapmak ve yazı yazmak gibi yaratıcı uğraşlara katılmak, kaygıyı azaltmak için faydalı bir yöntem olabilir. Duygularınızı ve düşüncelerinizi elinize alacağınız bir kalem veya fırçayla kâğıda dökmeyi deneyebilir, aklınızdaki endişeleri bir günlükle paylaşabilirsiniz. Ek olarak, günlük tutmaya başlamak, yargılanma veya eleştirilme korkusu olmadan duygularınızı ifade etmek için size güvenli bir alan sunacaktır. Deneyimlerinizin kaydını tutarak kaygılı hislere sebep olan tetikleyicileri de belirleyebilir, daha fazla rehberlik ve destek için bunları sağlık uzmanınızla paylaşabilirsiniz.
Uygun olduğunu düşündüğünüz bir doğuma hazırlık kursuna katılma seçeneğini değerlendirmek de zor geçen süreciniz için faydalı olabilir. Bu kurslar aracılığıyla hamilelik ve doğum sonrası döneminiz hakkında, bebeğinizin bakımı ve emzirme konusunda profesyonellerden rehberlik alabilirsiniz. Edineceğiniz bilgiler kaygılarınızı hafifletmeye katkıda bulunacaktır. Bu durum hem sizin hamilelik sürecinizi hem de bebeğinizin gelişimini olumlu yönde etkileyecektir.
Hamilelik döneminde iç sıkıntısı, bunalma ve olumsuz hisler genellikle normal bir durumdur.
Hamilelikte anksiyete bozukluğu, anne adayının kaygı ve endişesinin, gündelik hayat düzenini bozacak kadar baş edilemez hale gelmesi olarak tanımlanabilir.
Hamilelik dönemi vücuttaki sayısız değişim sebebiyle anksiyeteyi tetikleyebilir.
Hamilelikte sıkıntı basması olarak da adlandırılan kaygı halinin temel sebebi hormonal değişimlerdir.