Geleneksel çocuk oyunları, kültür aracılığıyla nesilden nesile aktarılan en önemli miraslardandır. Kendi çocukluğunuzda oynadığınız oyunları çocuğunuza aktarmak hem aranızdaki ilişkiyi geliştirir hem de size nostaljik hissettir. Şimdi çocuğunuzun arkadaşlarıyla oynayabileceği oyunların arasına kendi sevdiğiniz oyunları da ekleyebilmek için unutmuş olabileceğiniz oyunları inceleyeceğiz.
Tarih boyunca oyun ve oyuncakların özellikleri her çağda gelişmiş ve değişmiştir. Geleneksel çocuk oyunları da nesilden nesile aktarılmış ve çağa göre şekillenmiştir. Ancak değişmeyen bir şey vardır: Oyunlar ve oyuncaklar bir çocuğun hayatının ayrılmaz bir parçasıdır. Oyun oynamak yalnızca rahatlık, dostluk ve huzur duygusu yaratmakla kalmaz, aynı zamanda dünyanın her köşesinden çocukların bu aktiviteye katılmasıyla yaş ve kültürü aşan evrensel bir olgudur.
Oyun oynamak çocuğun fiziksel, zihinsel, dil, motor ve sosyal-duygusal gelişimi de dahil olmak üzere genel gelişiminde çok önemli bir rol oynar. Çocukların başarısızlık korkusu olmadan tecrübe kazanmasına olanak tanıyarak araştırma, gözlem, keşif ve yeni becerilerin geliştirilmesi için bir oldukça faydalı bir eylemdir. Ayrıca oyun oynamak çocuklara akranlarıyla paylaşma, iş birliği yapma, sırada bekleme, sorumluluk alma, kurallara uyma, başkalarının haklarına saygı duyma gibi önemli değerleri aşılar. Bu süreçte çocuklar aynı zamanda kendi haklarını savunmayı ve korumayı da öğrenirler.
Sonuç olarak, oyun kavramı çocuklar için sadece geçici bir eğlence değil, aynı zamanda onların büyüme ve gelişmelerinin temel bir unsurudur. Vücutlarını harekete geçirir, öğrenmeyi ve sosyalleşmeyi teşvik eder ve onları sorumlu ve empatik bireyler haline getirecek temel değerleri aşılar.
Mendil kapmaca, oyuncuların iki eşit gruba ayrılarak birbirlerine bakacak şekilde sıraya dizilmeleriyle başlar. Oyunun oynandığı alanın ortasına bir çizgi çekilir ve seçilen kaptan, oyuncuların isimlerini veya sıra numaralarını söyler, bu esnada mendili çizilen çizgi üzerinde tutar. Kaptan oyuncuları seçer seçmez oyuncular sahaya çıkar ve kaptanın elindeki mendili almaya çalışır. Oyunculardan birisi mendili kaptığında diğer oyuncu, mendili ele geçirmek için mendili kapanı kovalamaya başlar. Kovalayan oyuncu mendili yakalamaya çalışırken, kovalanan oyuncu mendili kaptırmadan kendi takımında bulunan yerine geri dönmeye çalışır. Eğer mendil sahibi, mendili kaptırmadan başlangıçtaki konumuna ulaşmayı başarırsa, kovalayan kişi oyundan elenir. Aksine, eğer mendil sahibi yakalanır ve mendili kaybederse, kendisi elenir. Oyun önceden belirlenen sayıda tur boyunca devam eder ve sonuçta kalan oyuncu sayısı daha fazla olan grup galip olur.
Oyun, oyuncuların iki gruba ayrılmasıyla başlar ve her iki grupta da eşit sayıda oyuncu olması gerekmektedir. Oyun alanının ortasına yedi taştan oluşan bir yığın dizilir. Oyuna hangi grubun başlayacağını belirlemek için rastgele seçim işlemi yapılır. Başlangıç grubu belirlendikten sonra, o gruptan bir oyuncu bir top alır ve onu kullanarak taşları devirmeye çalışır. Oyuncu taşları başarıyla devirirse, topu rakip gruptaki oyunculara atma ayrıcalığını kazanır. Rakip gruptaki oyuncular topun kendilerine çarpmamasını sağlamaya çalışmalıdır. Oyunun sonunda iki grup arasından karşı takımı en çok vuran grup kazanan takım olur.
Bu oyun, oynaması kolay olduğu için okul öncesi yaşındaki çocuklara öğretilen ilk oyunlardan biridir. Oyuna başlamak için oyuncular el ele tutuşarak bir daire oluşturur. Ardından sağa veya sol tarafa dönmeye başlayarak bu tekerlemeyi söylerler: "Kutu pense, elmamı yerse, arkadaşım (oyuncu ismi), arkasını dönse". Bir oyuncunun adı söylendiğinde dönmeli ve vücudu ters tarafa dönük olarak oynamaya devam etmelidir. Bu süreç tüm oyuncular sırtlarını dönene kadar devam eder. Bu noktada şarkı sözlerindeki ‘’Arkasını dönse.’’ kısmı ‘’Önüne dönse.’’ olarak değiştirilir ve oyun tüm oyuncular önlerine dönene kadar devam eder. Oyunun ana odak noktası eğlence ve katılım olduğu için bu oyunda kazanan veya kaybeden olmadığını unutmamak önemlidir.
Bu oyun, koşma ve kovalamayı içermesi nedeniyle dinamik bir oyundur. Dolayısıyla oynayan çocukların fiziksel aktivite açısından da tatmin olmalarını sağlar. Sadece klasik bir çocuk oyunu değil, aynı zamanda günümüz çocuklarının da severek oynadığı bir oyundur. Bu oyun çocuk parkları veya okul merdivenleri gibi zemin yüksekliği değişen alanlarda rahatlıkla oynanabilmektedir. Başlangıç olarak zeminde duracak bir ebe seçilir. Ebenin amacı kendisiyle aynı seviyedeki kişileri yakalamaktır. Oyuncular yüksek yerlere dizilir. Oyunda amaç kısa süre aralıklarıyla sahaya inip ebenin onları yakalamasına izin vermeden yerlerine geri çıkmayı amaçtır. Ebe başarılı bir şekilde bir oyuncuyu yakalarsa, yakalanan oyuncu yeni ebe olur.
Misket, çocuklar arasında sevilen klasik bir oyundur ve bilyelerle oynamaktan hoşlanan çocuklara hitap etmektedir. Bu oyun için oyuncu sayısında bir sınırlama yoktur. Misket oynamanın iki yöntemi vardır: yan yana dizme yöntemi ve kuyu yöntemi. Yan yana dizme yönteminde, oyuncular tek bir misketle arka arkaya dizilmiş bir sıra misketi vurmayı hedefler. Sıradaki ilk misketi başarıyla vuran oyuncuya o sıradaki tüm misketler verilir. Kuyu yöntemi ise zeminde küçük bir kuyu kazılarak içine misketlerin yerleştirilmesi ile başlar. Oyuncular daha sonra kuyudaki misketleri tek misketle vurmaya çalışır ve başarılı bir şekilde kuyu dışına çıkardıkları misketleri kazanırlar.
Körebe oyununda, oyunculardan biri ebe olarak seçilir ve gözleri bir mendil veya herhangi bir bez aracılığıyla kapatılarak etrafı görmesi engellenir. Ebe daha sonra belirlenen alanın ortasına yerleştirilir. Bu sırada diğer oyuncular etrafta dağılırlar ve oyun başladığı anda ebenin onları yakalamasını engelleyerek ebeye dokunmaya çalışırlar. Oyuncuların amacı ebe tarafından yakalanmaktan kaçınmaktır, çünkü yakalandıklarında ebe olma sırası yakalanan kişiye geçer. Bu oyun park ve bahçe gibi herhangi bir açık alanda oynanabilir. Oyunun belirli bir oyuncu sınırı yoktur, bu da herhangi bir sayıda katılımcının eğlenceye dahil olabileceği anlamına gelir. Ayrıca oyunda belirli bir süre sınırlaması bulunmadığından oyuncular diledikleri süre boyunca eğlenmeye devam edebilirler.
Oyuna başlamadan önce tüm katılımcılar bir daire oluşturacak şekilde bir araya gelerek oyun için gereken konumlarına yerleşirler. Bir oyuncu bir ip yumağını rastgele şekilde başka bir oyuncuya atarak oyunu başlatır. Yumak her atıldığında, atan oyuncunun ipin kendisine olan kısmını sıkıca kavraması gerekir. İp yumağını alan kişi daha sonra yumağı başka bir oyuncuya fırlatır, oyun bu şekilde devam eder. Bu döngü devam ettikçe yavaş yavaş iç içe geçiren karmaşık bir ağ şekillenir. Oyunun sonraki aşamasında amaç, ortaya çıkan düğümü çözmektir. Bu durum da oyun deneyimine problem çözme ve el becerisi unsuru katar.
Oyun iki kişi arasında, biri uzun diğeri kısa olan iki çubuk ile oynanır. Çubuklardan biri uzun, diğeri ise kısadır. Kısa olan ‘’çelik’’, uzun olan ise ‘’çomak’’ olarak adlandırılır. Kısa çubuk bir çukur veya karşılıklı konumlandırılmış iki taş üzerine yerleştirilir. Bu oyunda amaç, uzun çubuk ile vurarak kısa çubuğu mümkün olduğu kadar uzağa itmektir. Bir oyuncu kısa çubuğu başarıyla havaya kaldırıp üç kez vuramazsa, sırayı rakibine bırakmalıdır. Oyunun kazananı, çeliği en uzak mesafeye atan kişi olur.
Bu oyun aynı zamanda bir grupla da oynanabilir. Oyuncular iki gruba ayrılır. Aynı kurallar bu durum için de geçerlidir. Fark ise grupların birinde bir oyuncunun çomağı havaya fırlatması üzerine karşı gruptan herhangi bir kişinin çubuğu yakalayabilmesi durumunda sıranın çomağı yakalayan gruba geçmesidir.
Kukalı saklambacın normal saklambaçtan farkı oyuna bir kukanın dahil olmasıdır. Genellikle kuka teneke benzeri bir malzeme olarak seçilir. Oyun boyunca ebenin yeri bellidir ve oyun başladığında kukayı ebe yerine getirir. Ebe, kukayı yerine getirene kadar diğer oyuncular saklanır. Kuka yerine geldiği andan itibaren ebe etrafta dolaşarak diğer oyuncuları aramaya başlayabilir. Ebe yerinden uzaklaştığında saklanan oyuncular yerlerinden çıkarak ebeye yakalanmadan kukayı uzağa fırlatabilir. Ebe bu durumda diğerlerini aramayı bırakıp kukayı yerine geri getirmek zorundadır. Oyun bu şekilde istenen süre boyunca devam eder.
Bu oyunda katılımcılar bir daire şeklinde el ele tutuşarak bülbül kafesi olarak adlandırılacak kafesi oluştururlar. Bu kafesin içinde oyuncu grubundan birkaç bülbül seçilir. Seçilen bülbüllere oyun oynanırken kafes içerisinde hareket etme özgürlüğü verilmektedir. Oyun başladığında, çemberi oluşturan oyuncular birbirlerinin ellerini bırakırlar topluca "bülbül kafeste" cümlesini söyleyerek el çırparlar. Aynı anda bülbüller de halkanın sınırlarından kaçmaya çalışırlar. Çemberi oluşturan oyuncular, bülbüller kendilerine yaklaştığında tekrar birbirlerinin ellerini tutarlar ve bülbüllerin kaçmasını önlemek için kafesteki açık alanları kapatırlar. Halkayı oluşturan oyuncular için oyunun amacı, bülbüllerin kafesten kaçmasını engellemektir. Kafesten kaçmayı başarabilen bülbüller oyunu kazanmış olur.
Bu oyunu oynayabilmek için en az iki kişi gereklidir. İki kişiden fazla oyuncu varsa oyuncular bir daire oluşturacak şekilde dizilirler. Katılımcıların yerlerini alması üzerine herkesin sol elini, yanında duran kişinin sağ elinin altına yerleştirilmesi gerekir. Bunun üzerine bir oyuncudan başlayarak oyuncular sırayla yanlarındaki oyuncunun ellerine vurmaya başlarlar. Bu esnada bir tekerleme söylenir. Tekerleme şu şekildedir:
‘’Çatlak patlak, üstü yuvarlak, kremalı börek, sütlü çörek, çek dostum çek, arabanı yoldan çek, çek çek amca, burnu kanca, al sana bir tabanca, tabancada kaç kurşun?’’ Bu noktada sıra kendisi olan oyuncu bir sayı belirler. Oyuncular, oyunun başından beri devam eden sırada belirlenen sayı kadar daha devam ederler.
Son söz söylendikten sonra eline vurulacak kişinin elini çekmesi gerekir. Bu oyuncunun elini zamanında çekememesi durumunda, eline vurulan kişi elenir. Oyuncu elini çekebilirse, vuramayan oyuncu elenir. İki oyunculu bir oyunda ilk olarak 10 puan toplayan kişi kazanır.
Oyun başlamadan bir ebe seçilmelidir. Ebe dışındaki oyuncular ebeden yaklaşık 20-25 adım uzakta durur. Bu katılımcılar, her biri 3 ila 4 adımlık bir mesafede duracak şekilde birbirlerinden uzaklaşırlar. Ebe daha sonra eğilip sırtını kamburlaştırarak oyuna başlamaya hazır hale gelir. Oyuncular sırayla ebenin üzerinden atlayarak "birdirbir" diyerek atlarlar. Oyuncular atladıklarında yerde durup eğilirler. Bunun ardında, ikinci sıradaki kişi de ilerleyerek hem ebenin hem de diğer oyuncunun üzerinden atlar. Döngü, bir katılımcı atlayışını başarıyla tamamlayamayana kadar devam eder. Atlamayı başaramayan oyuncu yeni ebe seçilir ve oyun yeniden başlar.
Bu oyunu oynayabilmek için bir top gerekmektedir. Oyuncular arasından bir kişi ebe olarak seçilir. Ebe, top elindeyken bir oyuncunun adını söyler ve topu havaya atarak oyunu başlatır. Adı geçen oyuncu topu yere değmeden başarıyla yakalarsa, başka bir oyuncunun adını söyleyerek topu tekrar havaya fırlatır. Ancak adı geçen oyuncu topu yakalayamazsa, hemen topu alıp "istop" diye bağırır. Bu komutu duyan tüm oyuncular oldukları yerde sabit durmak zorundadır. Ebe sabit duran oyuncuları top ile vurmaya çalışır. Oyunculardan birisi vurulduğunda oyundan çıkar. Ancak ebe herhangi bir oyuncuya vuramazsa, kalan oyunculardan birinin ismini söyleyerek topu tekrar havaya atar. Böylece oyun devam eder. Oyun tek bir oyuncunun sahada kalmasıyla sonlanır. Kalan oyuncu galip olur.
Bir grup çocuk arasından sayışma yoluyla iki oyuncu seçilir. Seçilen oyuncular karşılıklı durarak el ele tutuşur. Diğer oyunculara duyurulmadan, seçilen oyunculardan biri "sıcak", diğeri "soğuk" olarak adlandırılır. Ardından diğer oyuncular tek sıra şeklinde dizilir ve birleştirilmiş ellerin arasından sırayla geçerler. Bu esnada oyunun şarkısı söylenir. Şarkı şu şekildedir: Aç kapıyı bezirgan başı, bezirgan başı. Kapı hakkı ne verirsin, ne verirsin? Arkamdaki yadigar olsun, yadigar olsun. Bir fare, iki fare, üçüncüde yakalandı fare.
Yakalanan oyuncuya ‘’Sıcak mı soğuk mu?’’ diye sorulur ve cevap diğer oyuncuların duyamayacağı şekilde verilir. Sıcağı seçen oyuncular sıcak olarak belirlenmiş kişinin arkasına, soğuğu seçen oyuncular soğuk olarak belirlenmiş kişinin arkasına dizilirler. Sıradaki her oyuncu sıcak veya soğuğu seçtikten sonra halat çekme yarışı yapılır. Halat çekmede ortaya bir çizgi çekilir ve çizgiyi geçen takım kaybeder.
Bu oyun için uzun bir ip ve en az üç kişi gerekmektedir. İki kişi ipin uçlarını tutar ve çevirir. Üçüncü kişi ise ipin ortasında durarak ip çevrilirken üzerinden atlamaya çalışır. Eğer oyunda üç kişiden fazla oyuncu varsa birden fazla kişi ortaya geçerek ip atlayabilir. İpe ayağı takılan oyuncu ipi sallayanların birisi ile yer değiştirir ve bu oyun uzun süre devam edebilir.
Oyun genellikle en az iki kişilik takımlar halinde oynanır ancak yeterli oyuncu olmadığı durumlarda takım kurmadan üç kişi tarafından da oynanabilir.
Takımlar oyun sırasında atıcı takım ve kaçan takım olarak adlandırılabilir.
Atıcı takım üyeleri yaklaşık 15-25 m aralıklarla iki sıraya ayrılır. Kaçan takım üyeleri bu sıraların arasına yerleşir. Atıcıların amacı topu atıp kaçan takım üyelerini vurmaktır. Atıcılar yerden veya yukarıdan atış yapabilir. Bir kişi vurulursa oyundan elenir. Atıcılar rakip takımdaki tüm oyunculara başarılı bir şekilde vurursa, takımlar yer değiştirir ve yeni bir oyun başlar. Atıcı takım bir puan kazanır. Eğer kaçanlar atıcı tarafından atılan topu yakalarsa, bir puan kazanırlar veya bazı versiyonlarda takım üyelerinden birini seçerek oyuna yeniden katılmalarını sağlayabilirler.
Birden fazla sandalye daire şeklini oluşturacak şekilde yan yana sıralanır. Sandalye sayısı oyuncu sayısından bir eksiktir. Oyuncular herhangi bir müzik eşliğinde dans ederek sandalyelerin çevresinde döner ve müzik bittiğinde herkes bir sandalye kapmaya çalışır. Ayakta kalan kişi oyundan elenir ve her turdan sonra daireden bir sandalye eksilir. Son ayakta kalan kişi oyunun galibi ilan edilir.
Seksek, oyuncuların yere tebeşirle ardışık kareler çizip numaralandırdığı bir sokak oyunudur. Daha sonra oyuncular sırayla çizilen karelere düz bir taş veya kiremit parçası atar. Taş karelerin dışına veya bir çizgiye düşerse sıra diğer oyuncuya geçer. Atış başarılı olursa oyuncu tek ayak üzerinde sekerek karelerin üzerinden çizgilere dokunmadan sırayla atlar ve dönüş yolunda taşı alır.
Seksek, halat çekme ve körebe gibi oyunlar oldukça eski çocuk oyunlarıdır.
Okul öncesi döneminde oynanabilecek geleneksel oyunların arasında Kutu Kutu Pense bulunur.
Saklambaç seçile ebenin gözlerini kapatarak belli bir süre diğer oyunculara saklanmaları için izin vermesiyle başlar. Süre dolunca ebe saklananları arar ve bulduğunda sayım yaptığı yere koşarak bulduğu oyuncuyu sobeler.
Çatlak patlak ve arapsaçı evde çocukların oynayabileceği eski çocuk oyunlarındandır.